Elazığ
Barosu, 13.12.2014 Cumartesi günü Elazığ Adliyesi Konferans salonunda İnsan
Hakları konulu bir panel düzenledi. Panelin açılış konuşmasını yapan Baro
Başkanı Av. Adnan Demir, Anayasanın 5. Maddesine vurgu yaparak devletin bütün
kurum ve kuruluşlarıyla bütün temel hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesi için
büyük çaba harcaması gerektiğini ifade ederek baromuzun da kuruluşundan bu yana
hukukun üstünlüğünü savunduğunu bu anlayış çevresinde insan hakları bilincini daha
ileriye taşıyacaklarını belirtti.
Panelin moderatörü olan Av. Mehmet Polatoğlu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin BM Genel Kurulunda kabul edildiği 10 Aralık 1948’den bu yana her yıl İnsan Hakları günü ve haftası kutlamaları yapıldığını, bu vesilesiyle geçmişten günümüze İnsan Haklarının söylemi, hukuki karşılığı ve gerçeklik boyutlarının tartışılması gerektiği vurguladı. Konu bütünlüğü açısından sözü öncelikle Prof. Dr. Mithat Sancar’a verdi. Mithat Sancar konuşmasında İnsan Hakları kavramının tarihi geçmişinden bahsettikten sonra, 1948’den bu yana insan haklarının söylemsel ve hukuksal düzlemde evrenselleşmesinin yanı sıra olumsuz bir şekilde insan hakları ihlallerinin de evrenselleştiğine vurgu yaptı. Ötekileştirmenin sakıncalarından bahseden Sancar, Babil Kulesi efsanesini de hatırlatarak farklı dillerin çatışmaya yol açmaması gerektiğini savundu, “Mesela birileri de çıkıp işi ‘Türkler, Ovalı Kürtlerdir.’ aşamasına getirirse o zamanda Türklerin direnme hakkı doğar.” dedi.
Av. Mehmet Polatoğlu, insan haklarının Türkiye’deki gerçekliğine bakıldığında da üzüntü verici tablolarla karşılaşıldığını belirterek vicdani bir sorumluluk olarak geçmişte Elazığ Barosunun üyesi olan biri maktul, diğeri mahkûm iki avukatını andı. İlk isim olarak, neticesi çok daha ağır olan hayat hakkı ihlal edilen 1993’te kaçırılarak işkence edilen, günler sonra cesedine ulaşılan İHD Elazığ şubesi başkanı da olan Av. Metin Can’dı. AİHM’e taşınan olayda Türkiye’nin mahkûm edildiğini belirten Polatoğlu; ancak aradan yirmi yıl geçmesine rağmen olayın failleri ortaya çıkarılmamıştır, dedi. İkinci olarak Baromuz eski yönetim kurulu üyelerinden Av. Mahmut Şahin’in de siyasi bir dava sonucunda, dosyasında herhangi bir şiddet unsuruna rastlanmadığı halde niyet okumalarla katıldığı legal faaliyetlerinin örgüte üyelik olarak değerlendirildiğini, neticede 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığını, dolayısıyla kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini belirtti.
Daha sonra sözü alan Av. Muharrem Balcı, önce avukatla savcıyı aynı kürsüye taşıyarak bir marangoz hatasını düzelten Hakim Orhan Gazi Ertekin’i tebrik etti. Sunumuna vahye göre insanın eşrefi mahlûkat olarak yaratıldığını ifade ederek başladı. İyiliği emretme, kötülükten sakındırma saikiyle yapılacak her çalışma, aynı zamanda bir hak arama bilincini de oluşturacağını belirtti. Hukukun yaygınlaştırılması ve ‘karmaşıksız’, ‘uyulabilen’,‘etkili’ olabilmesi için toplumun bilgi toplumu olması gerektiğine de dikkat çekti. Ali Şeriati’nin: “Allah’ım, akidemi sorunlarımın elinden kurtar." duasına yer veren Balcı, tekrar tekrar okumaktan büyük bir zevk aldığını belirttiği Aliya İzzet Begoviç'in “Tebaa ve itizalciler-İtaat Edenler ve Karşı Çıkanlar-” cümlelerini okuyarak konuşmasını bitirdi.
Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, özellikle Osmanlı'dan günümüze, yapılış biçimi ve içeriği itibariyle en demokratik/çoğulcu/özgürlükçü/çerçeve anayasa olarak değerlendirilebilecek 1921 Anayasasını, bunu ortaya çıkaran zeminini anlattı. Çözüm sürecinin İnsan Hakları ve Anayasa ile doğrudan ilgili olduğunu, sürecin başarıya ulaşabilmesi için bu alanlarda olumlu mesafe alınması gerektiğini vurgulandı. Erdem, Yeni Anayasa çalışmalarının önümüzdeki seçim sonrası parlamento bırakıldığını, yıllardır Yeni Anayasanın yapılamamasının nedenlerini de özetledi.
Dinleyiciler tarafından dikkatle takip edilen panelin sonunda birçok soruya cevaplar verildi. Program yaklaşık 3 saat sürdü.